22 Mayıs 2009 Cuma

yeniden herşeye rağmen hayat güzeldir moduna doğru...

adi polly dönmeli, dönüyor, dönmekte :)
dün can bebek geldi dünyaya... hayatta bir yenilik, hayatın devamlılığını gösteren en güzel olaylardan biri; doğum...korkunç bir acı sonrasında, ağrılarla, sancılarla, çığlıklarla, bu acıya neden olan şeye, insanın kendinden bir parça olan, sevdiği adamdan bir parça olan o el kadar yavruya bakarken gözünden akan sevinç gözyaşları, hayatının bir tanesi haline gelmesi... o anne ile bebeğinin ilk anları, tanışmaları, her kesin heyecanı... doğumhane kapısında doktorun parmağı ile ok işareti yapması, içerden bebek ağlama sesiyle kapıdakilerin dağılması...
işte hayata dönüş...
dün güne başlarken güzel rüyalar görerek girdim, çok güzel bir gün geçirdim, taze halacık esracımla, öziyle, özgecikle keyifli bir kahve molası verdim, kendim için bir gün geçirdim, sevdiklerimle bir gün geçirdim, akşamına teyzesinin hep söylediği gibi tatil gününe yetişti Can'ımız... hoşgeldi, iyi ki geldi...
bugün sabah mesaim erken başladı, dünkü güzel yorgunluğun üzerine zor bir sabahtı, ama akşama varmayı beklemek güzeldi, 1 saat erken çıkacak olmanın verdiği mutlulukla..
adi polly geri dönüyor, küçük şeylerle mutlu oluyor:) hava güzeldi, yürüyüş yapmalı dedim, her yürüyüşte farklı, bilinmeyen yollar denemek gerek diyenlerdenim. bugün de öyle yaptım, yeni bir yoldan gittim, yol 2 katlı villalar vardı, kapılarından güller sarkıyordu renk renk, hanımeli çiçekleri açmıştı misss kokular saçıyorlardı, nasıııl güzel bir kokuydu, çocukluk günlerinden kalma bir koku... bir hanımeli aldım elime yol boyu koklaya koklaya yürüdüm, eski fındıkzade günlerine döndüm, arka bahçede daha doğrusu otoparkın duvarında vardı hanımeli, çocuklarla koparıp özünü yerdik, ama bugün elimde o kadar çok oynadım ki özü gitmişti ama çok güzel bir histi o kokular içinde yürümek, o kokuları içime çekmek...
Şükrettim, bu yürüyüşü yapacak sağlığa sahip olduğum için, kokuları alabildiğim için, kendi kendime yürümekten de keyif alabildiğim için, kimseye muhtaç olmadığım için...
bu arada kulağımda da gene manga vardı, şarkıları yeniden dinleyebiliyorum, o gücü de buldum kendimde, şarkıların bir suçu yok ki yaşananlarda, yaşananlara neden olan zaten kendi kendini çıkardı hayatımdan, şarkılarım bana kaldı, artık bir önemi yok, silindiysem, silinmişim, hayat devam ediyor...
yolda Kübra aradı beni, sesi biraz daha iyi geliyordu, sen aradığın zamanlarda kendimi iyi hissettiğim zamanlara denk geliyor, konuşabiliyorum, seviniyorum dedi... her gün arayayım dedim, keşke her an arasam seni o anların hepsinde iyi olsan, en iyi olsan, bütün kötülükler def olsa hayatından...
Bir mucize istiyorum, hayat gerçekten güzelliğini göstersin, herkes için devamlılığı olsun...
Sonra gene eskilerden sevilen bir sesi aradım, dertleştik, özlemişiz Selma Ablamızla birbirimizi, en kısa zamanda görüşmeyi diledik..
Güzel günler, güzel zamanlar olacak, inanmak ve istemek lazım, üzüntünün, kederin kimseye faydası yok, gülmek en güzeli, yaşamak en güzeli, anlayacağınız adi polly'den yeniden merhaba...
:))
adi polly
egi

18 Mayıs 2009 Pazartesi

zamana, hayata dair...

"Öyle bir an gelirki ;

Doğduğun an sebebi belirsiz bir mutluluk yaşar etrafındaki tüm insanlar
Oysa sen ağlarsın umarsızca daha önce de yaşamışcasına
Hayata başladığın an sona attığın ilk adımdı bunun herkes farkındaydı
çünkü zaman çok acımasızdı ....
Geçen her saniye arkasına bakmadan senden uzaklaştı
Yakalamak imkansızdı ....
insanoğlunun kaderi ise zamanın gerisinde kalmaktı ....
ÇOK GEÇ KALDI ....

Sözün bittiği yerde kafana balyoz gibi inen şey
bir akrep ve yelkovan kadar yakındı
Herkes bile bile umursamaz bir tavır takındı
kimse zamanın sessiz nefesine aldırmadı
ardından kaçınılmaz sona varıldı
İnsanoğlunun kaderi kaybedilenin ardından pişmanlıklar yaşamaktı ....
BÜYÜK KAYIPLAR YAŞANDI ....

Senin için umutlar beslendi ,güzel hayaller ekildi dünya tarlasına
Gün geldi dolu vurdu umutları gün geldi güneş kuruttu
Büyümek en zorunlu yarış ve en sonsuz ızdırap oldu .
Ama unutulan birşey vardı ;
Herşey büyümek değildi bunun farkına çok geç varıldı .
Hayat ölümcül bir hastalıktı ...
İnsanoğlunun kaderi ise daha doğduğu anda bu hastalığa yakalanmaktı ....
SON EN BAŞTAN HAZIRDI ....


DİDAR AYDIN"

Arkadaşıma sayfa açamadık ama benim sayfamdan yayınlama hakkı aldım, artık ilerde kitabı çıkarsa telif hakkını ödeyeceğim :))
Ellerine sağlık gene arkadaşımın, okuyanların da beğenisine sunulur (tabii okuyucum varsa :)))

zamanla başı dertli
egi


17 Mayıs 2009 Pazar

sıkıldım...

sıkıldım beklemekten...
sıkıldım cevapsızlıktan...
sıkıldım bencilliklerden...
sıkıldım sessizlikten...
sıkıldım boş bakmalardan...
sıkıldım konuşamamaktan...
sıkıldım iletişimsizlikten...
sıkıldım rutinden...
sıkıldım kurallardan...
sıkıldım düşüncesizlikten...
sıkıldım tutarsızlıktan...
sıkıldım sonuçsuzluktan...
sıkıldım boşluklardan...
sıkıldım duygusuzluktan...
sıkıldım sevgisizlikten...
sıkıldım ilgisizlikten...
sıkıldım umursamazlıktan...
sıkıldım görmemezlikten...
sıkıldım körlükten...
sıkıldım sağırlıktan...
sıkıldım zamansızlıktan...
sıkıldım yazışamamaktan...
sıkıldım aranmamaktan...
sıkıldım ondan, bundan, şundan,
onsuzluktan...
sıkkın
egi

13 Mayıs 2009 Çarşamba

susmak üzerine...

"Susmak üzerine söylenmiş bir kaç sözüm var kendime ;
Susmak , konuşmak istemediğim için,
belki konuşmak istiyor olsamda kırmamak aslında kırılmamak için ....
susmak işte
Sessizlikle çözmek kelimeleri ,hisleri ,düşleri
kendince bir hayat biçimidir bilerek ya da bilmeyerek
Anlaşılmayı beklemek hataydı ama artık bir hata yapılmıştı .....
Susmak kabullenmek mi ? başkaldırış mı ? kimbilir belki ikiside ezik duyguların sessiz çığlığı ...
susmak işte
adı üstünde susmak,kelimeleri iki dudağının arasında değil beyninde yuvarlamaktı.
sonunda kocaman bir çığ olacağını bile bile inatla içinde yaşatmaktı...
susmak hayata boyun eğmekti ,
önceleri kendiliğinden şimdi mecburiyetten ......
ve susmak acizlik değil azizlikti belki acınası ruhunda,
buna inanmaktı tek tesellin oysa buda kocaman bir yalandı.
susmak
kendi varlığının içinde kaybolmaktı .

DİDAR AYDIN"

Yeni hayatıma giren ve kendisinin duruşundan, bakışından, görüşlerinden çok etkilendiğim, muhtemelen bundan sonraki hayatımda hep yeri olacak bir arkadaşımın dizelerinden çok etkilendim ve paylaşmak istedim... en kısa zamanda kendisine de bir sayfa açtırıcam :)

susamayan
egi

9 Mayıs 2009 Cumartesi

cevapsız sorular...

cevapsız sorular...

birden ay ışığını kesti
bide sen çok değiştin
yaşananlar hiç yaşanmamış gibi
söylenenler hiç söylenmemiş gibi

birde sen karsıma geçtin
başka biri var bir var dedin
inanamamdım bittiğine
inanamamdım gittiğine

ne sen baktın ardına ne ben
hep ayrı yollarda yürüdük
sustu bu gece karardı yine ay
kaldı geriye cevapsız sorular
uyandıgında onu ilk kim görecek
bıraktıgım düşü kim büyütecek

her sabah kaybolup giden
bir rüya gibi oldun artık
geceleri beni bekleyen
gündüzlerimi zehir eden

ne sen baktın ardına ne ben
hep ayrı yollarda yürüdük
sustu bu gece karardı yine ay
kaldı geriye cevapsız sorular
uyandıgında onu ilk kim görecek
bıraktıgım düşü kim büyütecek

ne sen baktın ardına ne ben
hep ayrı yollarda yürüdük
sustu bu gece karardı yine ay
kaldı geriye cevapsız sorular
uyandıgında onu ilk kim görecek
bıraktıgım düşü kim büyütecek

bu ara manga dinleyerek geçiyor günlerim, gene onlardan müthiş bir şarkı, gene sözlerini buraya yazdım ama kendisini de ile dinleyin de derim...

zor dönemlerde insanın düşüncelerine, hislerine tercüman olan şarkılar vardır, bu da onlardan biri işte, aynı dediği gibi, "ne o baktı ardına ne ben baktım, cevapsız sorularla kaldım, sorularım da cevaplarım da onun ilgisini bile çekmedi..." ve hiiç cevabım olmayacak...

bir yandan duygusal açıdan bu kadar yoğun bir dönem geçirirken, hatta annemin yanında dayanamayıp, bir kaç damla gözyaşı dökerken, bir yandan da çevrede ne dertler var ben neyi dert ediyorum diyorum. bu konuyla ilgili başka gözyaşı dökülmeyecek!!! ilk ve son gözyaşlarıydı onlar...
karman çorman
egi

8 Mayıs 2009 Cuma

çelişkiye son!

çelişkiye son verdim yeniden manganın şarkısına dönüyorum şarkı ne derse desin ben bu defa köprüleri gerçekten atıp vazgeçiyorum...

2 önceki yazımdan aynen ekliyorum gene;

"hayat bu işte...

Bazen ben de terk edip gidebilsem keşke diyorum
İçimde bir İstanbul var ondan vazgeçemiyorum.

Belki sen de bir gün geçersin diye köprülerinden
Yakıp yıkamıyorum, koparıp da atamıyorum içimden

Hayat bu işte;
Kanatlanıp gitmek dururken
Dört duvar içinde hap solursun
Yaşamak için bir neden ararken
Ölmek için bulursun

Söyle; taşı toprağı altın olmuş kaç yazar ?
Delik testi umutlarım, akar altından azar azar.

Söyle, neye yarar yaşamak altın bir kafeste
Bir yanım seni beklerken, diğeri bekler ölümü ağır ağır

Hayat bu işte;
Kanatlanıp gitmek dururken
Dört duvar içinde hap solursun
Yaşamak için bir neden ararken
Ölmek için bulursun

manga sağolsun ama ben köprüleri gene de atmaya karar verdim, vazgeçiyorum.. "

Bugün (dün) sonunda dilim çözüldü, içimdekileri akıttım karşımdakine, şaşkınlık, afallama, hazımsızlık dışında bir tepki alamadım, şoku atlattıktan sonra ne olur bilmiyorum ama ben konuştum daha rahatım...
Gelirse kapının anahtarı zaten onda, ama gelmezse de canı sağolsun, güzel zamanlardı; gelmeyecekse anahtarı atsın denize elbet doğru biri bulur yeniden...

"gizlerini dökmüş, rahatlamış ama gene de az da olsa kısa bir süre huzursuz bekleyişte..."
egi

7 Mayıs 2009 Perşembe

mutluluk... ve umut...

İnsan daha önce kendi yazdıkları ile nasıl bu kadar çelişebilir? hayat dediğimiz işte bu mudur? kararlar alırsın, sonra bi kaç şeyi başka şeylere işaret olduğunu düşünürsün ve o kararın tam tersi şeyler yapmaya, tam tersi şeyler beklemey başlarsın? 3. bir kişinin söylediklerine göre yeniden hülyalara dalıp beklentilere girebiliyor insan, ya da zaten hep birinin bunları söylemesini bekliyor, çünkü hülyaları, hayalleri zaten bunlar...
Diyeceğim o ki bugün (şu anda dün oldu) çoooook uzun süredir telefon gelmesini beklediğim birinden telefon geldi, telefonu yetmedi kendi geldi, bunlar benim hayallerime uydu diye mi mutluyum, onu gördüm diye mi mutluyum, beklentilerime belki biraz yaklaşabilirim diye mi mutluyum, peki ya değilse korkularım ne olacak??
Bence vakit korkulara zaman verecek bir vakit değil, mutluluktan heyecandan gün içinde yüzüm yüz kere renk değiştirdi, her bir dostuma, arkadaşıma, kuzenime, ablama, anneme anlatışımda baştan yaşadım, baştan heyecan duydum, ne oluuuur bu heyecanım elimde patlamasın, devamı gelsin, çok istiyorum, gerçekten istiyorum...
Bugün mutluydum ya da ne hissedeceğimi hissedemez haldeydim, daha da mutlu olmak istiyorum, gerçek mutluluk olmasını istiyorum, hayal olarak kalmasını ya da başkalarının hayallerini dinlemek, izlemek istemiyorum...
Yarın (bugün) gene onu görebileceğim hayırlısıyla...
Baaambaşka bir başlangıç olmasını istiyorum, artık başlasın istiyorum, hiç bitmesin istiyorum, bugünün (dünün) ve yarının (bugünün) heyecanından gecenin saat 3ü olmasına rağmen uyumak istemiyorum, sabah geç kalmak istemiyorum, bir an önce gitmek istiyorum, hiç dönmemek istiyorum ve kesinlikle bir sonuçla dönmek istiyorum, uzatmalara halim kalmadı, olumsuz hiç bişi olmasın istiyorum, her şeyin hayırlısını istiyorum. İçimde öyle bir enerji var ki sabaha kadar burda yazmaya devam etsem sonra da gitsem istiyorum, günün sonunda odama döndüğümde hayallerimin biraz daha içinde ve gerçeğini yaşıyor olmak istiyorum, güzel bir gün olsun istiyorum, güzel günlerin ilki olsun istiyorum...
Çok mu şey istiyorum? Sadece istiyorum demek yeter mi ya da sadece benim istiyorum demem yeter mi, sadece burada istiyorum demek yeter mi? Olumsuz bir şey yazmak, düşünmek istemiyorum, yarın (bugün) buraya yeni heyecanları, mutlulukları yazmak istiyorum, umuttan çıkıp sadece mutluyum demek istiyorum. Gene istiyorum diyorum, bencil miyim? Çok mu gelinle güvey oluyorum, ya da ne olur burda ya biri bana gerçekten ne olduğunu söylesin çünkü ben bir öyle bir böyle düşünmekten çıldırmak üzereyim...
Yarın (bugün) tüüm sorularım cevap bulsun, bıktım cevapsız sorulardan, önümü görmek istiyorum!
Bir sürü istiyorum istiyorum yazdım ama aslında tek bir şey istiyorum, tek bir şey, tek bir kişi, tek o...

2 Mayıs 2009 Cumartesi

hayat.. = kamaşa..

düşünceler, kararlar, umutlar, bekleyişler, özlemler, konuşmalar, konuşamamalar, istekler, nedenler, doğrular, yanlışlar, görüşemeler, iletiler, iletilemeyenler, anlatılamayanlar, anlatılanlar, iç çekişler, sıkıntılar, hatalar, kalp kırkıklıkları, habersizlik, belirsizlik, iletişimsizlik, açmalar, kapamalar, merhabalar, elvedalar, izinler, amaçlar, etkiler, tepkiler, tepkisizlikler, itiraflar, itiraf edilemeyenler, duyulanlar, duyulmak istenenler, duyulamayanlar, sevinçler, üzüntüler, geçmiş, gelecek, söyleneler, söylenmek istenenler, söylenemeyenler, günler, geceler, aylar, saatler, dakikalar, tercihler, mecburiyetler, zorluklar, sorumluluklar, sorumsuzluklar, yapılması gerekenler, yapılmaması gerekenler, çevredekiler, ileridekiler, geridekiler, sıradakiler, gülüşler, gözyaşları, destekçiler, yanındakiler, karşındakiler, gözleyenler, bekleyenler, beklenenler, hiç gelmeyenler, gitmeler, gelmeler, gelgitler, uzatmalar, kısaltmalar, sonuçlar, başarılar, başarısızlıklar, eylemler, eylemsizlikler, düşmeler, kalkmalar, çağrışımlar, benzetmeler, çağrılar, bağırmalar, çağırmalar, bağıramamalar, haykıramamalar, kızgınlıklar, kırgınlıklar, hırçınlıklar, tripler, dipler, varlar, yoklar, kayıtlar, kayıt dışılar, sınırlar, zorlamalar, sakinlikler, koşuşturmalar, telaşlar, yalnızlıklar, bi başınalıklar, yorgunluklar, uykusuzluklar, beklemeler, dostluklar, arkadaşlıklar, kardeşlikler, sevgiler, aşklar, güvenler, güvensizlikler, anlamamalar, anlayamamalar, anlatamamalar, bilinenler, bilinmeyenler, bilinip de bilinmek istenmeyenler, görülenler, görülmeyenler, görmezden gelinenler, bakmalar, görememeler, mutluluklar, mutsuzluklar, dengeler, dengesizlikler, değersizlikler, değerler, sorular, sorgular, cevaplar, cevapsızlıklar, cevapsız sorular, yıkıntılar, parçalanmalar, dağılmalar, dağınıklıklar, düşünceler, düşüncesizlikler, kaliplar, engeller, tabular, aşılamayanlar, saplantılar, sapkınlıklar, sapmalar, saflıklar, gamsızlıklar, haberler, habersizlikler, ilkler, tekler, başlar, sonlar, başlangıçlar, bitişler, yitişler, yetişmeler, yetişememeler, kaybedişler, kazançlar, bağlanmalar, kopamamalar, kopmalar, bırakmalar, bırakamamalar, duyulanlar, duyulmayanlar, duyumlar, duyulmak istenmeyenler, duygular, duygusuzlar, körler, bakar körler, boşluklar, sonsuzluk, sömürüler, asalaklar, habisler, iblisler, melekler, şeytanlar, şarlatanlar, sessizlik, sensizlik, eşsizlik, damsızlık, adamsızlık, umutsuzluk, dilsizlik, inatlar, inançlar, itaatsizlik, sadakatsizlik, isteksizlik, umursamazlık, utançlar, debelenmeler, depreşmeler, daralmalar, genişlikler, dokunuşlar, dokunamayışlar, kısıtlamalar, kaçışlar, kapanışlar, açılışlar, uzaklaşmalar, yakınlaşmalar, yakınlaşamamalar, kıskançlıklar, kabullenememeler, kayıplar, kalabalıklar, kalabalık içinde tek başınalıklar, düzlükler, düzeysizlikler, düzensizlikler, taşmalar, yarım kalmalar, hiç başlayamamalar, bolluklar, yokluklar, talepler, arzlar, kınamalar, süreler, zamansızlıklar, yetersizlikler, oyunlar, oyunbozanlar, deliler, akıllılar, akıllı görünüp deli olanlar, deli görünüp akıllı olanlar, derinlikler, delilikler, çılgınlıklar, planlar, programlar, başımızdan geçenler, ..hayat..karmaşa..